Şekil renkleri

Metin renkleri


Bizi Sosyal Medyada Takip Edin

Hz. Pir’in İlminin Yüksekliği Hakkında Söylenenler

7 yıl önce
1.742 izlenme
Favorilerime Ekle
Favorilerimden Çıkar
Lütfen bekleyiniz...
Geniş Ekran Dar Ekran
Reklam 5 saniye sonra kapanacak.
Reklam
Reklamı Geç

Hz. Pir’in İlminin Yüksekliği Hakkında Söylenenler
Hz. Pir Abdûlkadir Geylani’nin (ks) ilimdeki seçkin mevkisini pek çok ulema eserlerinde ifade buyurmuşlardır. Hz. Pir Abdûlkadir Geylani (ks) tefsir, hadis, fıkıh ve usûlden ders verir, müzakere ederdi. Sabah ve ikindiden sonra tefsir, hadis ve fıkıh; öğleden sonraları Kur’an-ı Kerim ve kıraat dersleri okuturdu. Akşam ve sabah ise usul-û fıkıh ile nahv, arabi cümle bilgisi verirdi. Onun bereketi ile talebeler çabuk ilerlerdi. Tarihçilerin onun ilmi hakkında not ettikleri beyanlardan bazıları şöyledir: İbn-i Kesir tarihinde, O (ks), Bağdat’ta hadis tahsil etti. Hadis, fıkıh, vaaz ve hakikat ilimlerinde yegâne otorite idi’.” der. İbn-i Neccar, tarihinde, “O (ks), zahid, ilmi ile amil olan müslüman imamlarından biri ve kerametleri açık bir velidir. O, 488 yılında Bağdat’a geldi. Fıkıh tahsil etti. Usul ve füru kitaplarını iyice öğrendi. Hadis dinledi.” der.
İbn-i Receb, tabakatında “O (ks), devrinin allemesi, ariflerin Piridir. Ehl-i sünnet, O’nun zuhuru ile zafere kavuşmuştur. Bid’at ehli, karşısında tutunamamış eriyip gitmiştir. Uzak ülkelerden O’na fetva sormaya gelmişlerdir.” der.
Hafız Ebu Abdullah “Meşihatul Bağdadiyye” adlı eserinde, “O, Bağdat’ta Hanbeli ve Şafilerin fıkıh imamı idi. Büyük bir din âlimi idi. Fukuha nezdinde sözü geçerdi. İlim, ibadet ve içtihat aşığı bir zattı” der.
Oğlu Seyyid Abdulvehhab “Babamın vaazlarında âlimlerden, fakihlerden birçok topluluk bulunur, hepsi onu vecd ile dinlerlerdi. 521-561 yılları arasında 40 yıl bu göreve devam etti. Ders okutması ve halka fetva vermesi de 28 yaşında başladı, 61 yaşına kadar 30 yıl devam etti. O’nun huzurunda 400 kadar âlim not tutarlardı” der.
Şeyh Muvaffak, “Bizi medresesine yerleştirdi. Bize çok ihtimam gösterdi. Farz namazlarını bize imam olarak kıldırırlardı. Yanında doğru olup olmadıklarını anlamak için kitaplardan ezberlediklerimi okurdum. El-Hafız Abdulgani, ondan “hidaye” (Hanefilerin fıkıh kitabını) okurdu. Ben ve hafız Abdulgani, onun elinden hırkayı aynı anda giydik. Ondan fıkıh okuduk sohbetinden son derece yararlandık” der.
Ebu Muhammed, “Gençken nahiv okuyordum ve insanlar da dinliyordu. Bir gün Hz. Abdulkadir’in meclisinde bulunduğum esnada bana “Bizim sohbetimizde bulun, seni Sibeveyh yapalım” dedi. O günden sonra yanından hiç ayrılmadım. Ondan akli ve nakli ilimlerden o kadar çok istifade ettim, o kadar çok kavaid bilgileri edindim ki tarif edilmez. Yıllarca başkalarından öğrendiğimi bir sene içinde ondan öğrendim. Başkalarından öğrendiğimin hepsini unuttum” der.
İbn-i Kudame “561 yılında Bağdat’a girdiğimiz zaman, Hz. Abdûlkadir’i ilmin zirvesine yükselmiş olarak gördük. O bildiğini tatbik ediyor, sorulan çetin soruları doyurucu tarzda cevaplıyordu. Ne kadar güzel huy ve vasıflar varsa sanki onda toplanmıştı. Ondan sonra onun gibisine hiç rastlamadım.” der.
İbn-i Cevzi,”Mir’atu-z Zaman” adlı eserinde anlatıyor: “Şeyhe Irak bölgesinin muhtelif yerlerinden fetvalar gelirdi. Hiç bir kitap açmadan hemen eline kalemi alır, fetvalarını cevaplandırırdı. O, Şafii mezhebiyle Hanbeli mezhebi üzerine fetva verirdi. Irak âlimleri onun bu kadar çabuk fetva vermesine şaşarlardı. Şeriatın hangi kolundan olursa olsun, O, bütün akranına faikti. Kişi muhtaç olduğu ilmi, ondan rahatça tahsil ederdi.”
Şeyh Abdurrezzak anlatıyor: “Acem ülkelerinden Bağdat’a bir fetva geldi. Bütün Irak âlimleri üzerinde günlerce çalıştılar, doyurucu bir cevap veremediler. Nihayet fetvayı babama getirdiler, cevap verdi. Sorulan fetva şu idi: Bir adam, “eğer kimsenin bulunmadığı ve ibadet etmediği bir anda Allah’a ibadet etmeye koyulmazsam, karım üç defa boş olsun” demiş. Şeyh Abdûlkadir buna şu cevabı vermiştir: “Mekke’ye gider, kimsenin bulunmadığı bir vakit, Beyt-i Şerif-i 7 kere tavaf edersen yeminin yerine gelmiş olur”! Fetvanın sahibi bunu duyunca doğru Mekke’nin yolunu tutmuştur.
Muhammed b. Ebi-l Abbas el-Hızır el-Hüseyni anlatıyor: “Babam bana şöyle bir kıssa anlattı: Bağdat’ta Şeyh Abdûlkadir’in (ks) medresesinde şöyle bir rüya gördüm. Rüyamda bütün dünyanın âlimleri bir araya gelmişlerdi. Hepsi vecd içinde Şeyh Abdûlkadir’i (ks) dinliyorlardı. Âlimlerin bazılarının başında yalnız bir sarık vardı. Kiminin sarığı bir kıvrımlı idi. Rüyada bunun sırrını düşündüm. Uyanınca onu başımın ucunda görmeyeyim mi! Bana şöyle dedi: Birinci kıvrım şeriat ilminin şerefidir. İkincisi hakikat ilminin şerefidir. Üçüncüsü ise en büyük bir şereftir.”
Kendisi anlatıyor:
“Gözüme büyük nura benzer bir şey göründü. Ufuk onunla doldu. Sonra ondan bir suret peyda olur gibi oldu, bana şöyle dedi: “Ey Abdulkadir! Ben senin Rabbinim. Haramları senin için helal kıldım.” Onun bu sözünden Şeytan olduğunu derhal anladım ve aramızda şu konuşmalar cereyan etti. Ben: “Çekil ey lanetli! Bana o nur diye gösterdiğin zulmetin ta kendisidir. O suret ise dumandan başka bir şey değildir.” Şeytan: “Rabbinin
hikmeti sayesinde elde ettiğin ilimle benden kurtuldun. Bu ilim menzillerdeki inceliklere aşina olmanda sana yardım etti. Hâlbuki ben, senin gibi hallerde yetmiş kadar ehl-i tariki yoldan çıkardım” dedi. Ben: “Bu Allah’ın bir lütfudur” dedim. Bu olayı dinleyenlerden bazıları kendisine; “Onun Şeytan olduğu nasıl anladın?” diye sordular. O şöyle cevap verdi: “Sana haramları helal kıldım” demesinden. Çünkü Hz. Peygambere bile böyle bir imtiyaz verilmemişti. Ondan başkasının böyle bir konumda olduğu iddiası ancak şeytani bir tuzak olabilirdi.”
Etraf ülkelerden, yurtlardan oraya ziyaret etmeye geldiler. Diğer ülkelerden birçok âlim, gelip ondan ilim dinlediler, ders aldılar. İlmin her kolundan yararlı bilgiler edinip, memleketlerine döndüler. O, ayrıca Irak’taki müritlerin terbiyesini, ahlâken yetişip yükselmelerini üzerine aldı. Bütün âlimler onun hakkında övücü ve şerefini yükseltici çeşitli sözler söylediler.
Bazıları onun için ”En güzel izahçı!” dediler. Bazıları da ”her iki kandil sahibi” adını vermişler. İşte ondaki bu üstün meziyetlerinden ki, birçok âlim gelip ondan feyz almıştır. Hazret-i Pir (ks), bir kasidesinde şöyle buyurur.
“Hiçbir âlim yok ki,
Benim ilmimle bilgin olmasın.
Hiçbir sülük eden yok ki,
Benim usul ve prensiplerimle hareket etmesin.”

Reklam
BU VİDEOYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
Yorum Yap

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bu konuya henüz bir yorum yapılmadı.