Şekil renkleri

Metin renkleri


Bizi Sosyal Medyada Takip Edin

At Hırsızının Evliya Olması

6 yıl önce
1.363 izlenme
Favorilerime Ekle
Favorilerimden Çıkar
Lütfen bekleyiniz...
Geniş Ekran Dar Ekran
Reklam 5 saniye sonra kapanacak.
Reklam
Reklamı Geç

At Hırsızının Evliya Olması

Abdullah-ı İlâhî’nin sohbetleri çok tesirli ve faydalı olurdu. Sohbetlerinde ve diğer zamanlarda
herkesin gönlünü almaya çok dikkat gösterirdi. Sohbette bulunanlardan birinin bir sıkıntısı, bir
müşkülü olsa onun hâlini keşfeder sıkıntısını giderirdi. Sohbetiyle, tereddütleri ortadan kaldırırdı.
Yine bir gün sohbette, söz çalışmak ve gayretten açılmıştı ve; “İnsan çalışıp, gayret
göstermedikçe olgunlaşamaz ve bir mertebeye ulaşamaz.” buyurmuştu. Bu sırada sohbetinde
bulunan bir âlim, bu sözleri işitince, “at hırsızı kıssası” diye bilinen bir hâdiseyi hatırladı. “Peki
onun hâli nasıl oldu?” diye düşündü. Abdullah-ı İlâhî, o âlimin kalbinden geçen düşünceleri
kerâmetiyle anlayıp, ona doğru dönerek; “Söylediğim söze, at hırsızlığı yapan kimsenin hâli ile
karşı çıkmak hâtıra geldi değil mi? Fakat ona da cevap vardır.” dedi. Sonra sohbetinde bulunanlara
dönüp; “Hiç o hâdiseyi işiteniniz var mıdır?” diye sordu. Ve hâdiseyi şöyle anlattı:
“Bir hırsız geceleri at çalıp satardı. Ömrünü böyle hebâ ederdi. Bir defâsında da, bulunduğu şehrin
en büyük âlimi ve evliyâsının atını çalmak için ahırına girmişti. Tam atı çözüp götüreceği sırada,
ahırın duvarı yarılıp, içeriye bir nûr yayıldı. Bu nûr içinde, iki nûr yüzlü zât gözüktü. Hırsız bu hali
görünce, kendini hemen at gübrelerinin arasına atıp gizlendi. Korku ve telaş içinde boğazına kadar
gübre içine gömüldü. Bu sırada yarılan ahırın diğer duvarından daha parlak bir nûr gözüktü. Bu nûr arasında da, o zamânın kutbu, en büyük velîsi olan ev sâhibi çıktı. Öncekiler onu görünce hürmet göstererek selâm verdiler. Ev sâhibi diğerlerine niçin geldiklerini sorunca; “Falan evliyâ arkadaşımız vefât etti. Onun yerine kimi tâyin edeceğiz? Size arzetmek istedik.” dediler. Atların sâhibi olan zât; “Onun yerine, at hırsızını tayin ettik.” dedi. Soran iki zât da evliyâ olup ricâl-ül-gayb denilen velîlerden idiler. At hırsızlığı yapmaya gelen kimsenin, gübreler arasına gömülüp saklandığını biliyorlardı. Hemen yanına varıp, onu gübreler arasından çıkardılar, gönlünü alıp, tebrik ederek kucakladılar. Atların sâhibi ve zamânın kutbu evliyâ zâtın da yanına gelip, elini öptüler. Sonra hep birlikte vefât eden arkadaşlarının cenâzesini kaldırmaya gittiler.”
Abdullah-ı İlâhî, sohbetinde bulunanlara bunu anlattıktan sonra şöyle dedi:
“Şimdi at hırsızlığı yapmaya giden kimse, nasıl bir çalışma yaptı da ricâl-ül-gayb denilen evliya
arasına girdi? diye bir sûal hâtıra gelmesin. Çünkü o zavallının gübreler arasında mahcûbiyetinden
ne kadar zorluk ve ne kadar pişmanlık çektiği bellidir. Kurtuluş yolu kalmadığını kesinlikle
anlayınca, at çalmak üzere harama yönelişinden dolayı bütün kalbiyle pişmân olup, o zamana
kadar yaptığı işlere öyle bir tövbe etti ki, işlediği kötü işlerden gönlü temizleniverdi. Allahü teâlâya
yönelip riyâzet çeken kimseler, onun o anda yaptığı tövbeyi nice seneler yapamaz.”
Sohbetin başında kalbinde itirazlar bulunan o âlim, Abdullah-ı İlâhî hazretlerinin bu güzel îzâhını ve tatlı sözlerini dinleyince, içindeki şüphe ve yanlış düşünceler temizlendi. Abdullah-ı İlâhî
hazretlerinin elini öpüp, özür diledi ve hâlis talebelerinden oldu.

Kaynaklar

1) Nefehât-ül-Üns; s.460
2) Şakâyık-ı Nu’mâniyye Zeyli (Mecdî Efendi); s.262
3) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; s.1079
4) Osmanlı Müellifleri; c.1, s.91
5) Menâkıb-i Molla İlâhî; varak 218 b-220a
6) Fevâid-ül-Behiyye; s. 145
7) Şezerât-üz-Zeheb; c.7, s.358
8) Esmâ-ül-Müellifîn; c.1, s.470
9) Mu’cem-ül-Müellifîn; c.6, s.36
10) Bedâyi-ül-Vekâyi; s.410
11) A.History of Ottoman Poetry; c.2, s.373
12) Güldeste-i Riyâzı-ı İrfân; s.143
13) Keşf-üz-Zünûn; s.379,947,1928,1995
14) Evliyâ Çelebi Seyâhatnâmesi; c.8, s.175
15) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.11, s.214