Şekil renkleri

Metin renkleri


Bizi Sosyal Medyada Takip Edin

Hz.Pir’in Şeyhi İle Olan Münasebetleri

7 yıl önce
1.542 izlenme
Favorilerime Ekle
Favorilerimden Çıkar
Lütfen bekleyiniz...
Geniş Ekran Dar Ekran
Reklam 5 saniye sonra kapanacak.
Reklam
Reklamı Geç

Şeyhi İle Olan Münasebetleri
Abdullah El- Cubbai, Hz. Pir’den naklediyor:
Bağdat’ta yine fitne çoğalmıştı. O fitnelerin şerrinden kurtulmak dinimi selamete çıkarmak için oradan çıkmak istedim. Mushafımı alıp boynuma astım ve yola çıktım. Sahraya (çöle) çıkmak için Hilbe kapısı denilen yere gelince bir ses duydum:
—Nereye gidiyorsun? Dön, halk senden istifade edecek.
—“Halktan bana ne? Ben dinimi kurtarmak istiyorum” dediğimde “Dön, korkma dinin kurtulacak, bir zarara uğramayacaksın!” cevabı verildi. Benimle konuşan sesin sahibini göremiyordum. Sonra bana bir şeyler oldu,
daldım. Düşünmeye başladım. Allah’tan durumu iyice anlamak için perdeyi aralamasını niyaz ettim. Ertesi gün olunca, Muzafferiye denilen bir yerden geçiyordum. Bir adam bana kapısını açıp,
−−“Buyur ya Abdulkadir!” dedi. Geldim kapının eşiğine durdum, bana:
−−“Allah’tan dün ne istiyordun, ne niyaz etmiştin? Söyle bakalım!” dedi. İrkildim dona kaldım, ne diyeceğimi nasıl cevap vereceğimi bilemedim. Bunun üzerine adam yüzüme kapıyı öyle çarptı ki, etrafından tozlar kalkıp yüzüme kondu. Yüzüm undan beyaz kesilen bir değirmencinin yüzüne döndü. Dün, Allah’tan ne istediğimi düşüne düşüne yürüdüm, sonra hatırladım; adama anlatmak için geri dönünce o kapıyı bulamadım. Canım sıkıldı. Çünkü o adam ermişlerden bir veli idi. Nitekim zamanla anladım. O şahıs, sonradan bana şeyh olan Şeyh Hammad Ed-Debbas idi. O’nun sohbetinde bulundum. Anlayamadıklarımı O’na sordum, bir bir bana açıkladı. Çözemediğim ne gibi esrarla karşılaşırsam ona sorar öğrenirdim. Bazen ilim kollarından bazılarını öğrenmek için O’ndan uzaklaşırdım. Geri dönünce bana ilk sözü şu olurdu:
—“Allah جل جلاله aşkına nereye gidiyorsun? Senden büyük fakih var mıdır bu civarlarda?” Benim Ondan uzaklaşmama ara sıra kızıyor ve beni hayli dövüyordu. Yine oradan ilim gayesiyle bazen gözden uzaklaşıp sonra geri gelince:
—“Nerede idin, bize bol yemekler ve katıklar geldi yedik, sana bir şey saklamadık!” diye çıkıştığı da olurdu. Emrindeki müritler de durmadan bana eziyet ederlerdi,” Sen fakih bir adamsın, ilmine diyecek yok burada ne işin var, gitsene buradan” derlerdi. Şeyh onların bu sataşmalarını görünce dayanamaz.
—“Utanmıyor musunuz? Adamı buradan kovmak mı istiyorsunuz? Allah’a جل جلاله yemin ederim ki içinizde O’nun gibisi yok. Hiçbiriniz O’nun tırnağına çıkamazsınız! Benim O’na eziyet ettiğime bakmayın! Ben bunu sırf O’nu imtihan etmek ve ruhi alanda O’nu kemale erdirmek için yapıyorum. O’nu, mana âleminde, lahüt âleminde, yerinden kımıldatılması imkânsız olan büyük ve güçlü bir dağ gibi görüyorum” diye azarlardı.
Şeyh Hammad Zahit idi. Okuma yazma bilmezdi. Çok müridi vardı. Ahvâl ve keramet sâhibiydi. Zamanındaki ariflerin şeyhiydi. Helal kazanına uğruna pek çok meslekte hüner sâhibi olmuştu. H. 525 yılında vefat etmiştir.
Hz. Pir Abdûlkadir Geylani (ks), tasavvufî hayatının başlarında iken O’nun sohbetlerine katıldı. O’nun terbiyesi altında yetişti ve üzerinde çok tesiri oldu. Hz. Pir Abdûlkadir Geylani’nin (ks) Hammâd Ed-Debbâs’tan zaman zaman çok sitemler ve azarlar işittiği de olmuştur. Meselâ Seyyid Abdûlkadir Geylani (ks) bu konuda şöyle demektedir: İlim için onun yanından ayrılıp sonra da yanına tekrar geldiğimde bana: “Ne iş! Bizim yanımıza niye geldin? Sen fakihsin, fakihlerin yanına git” derdi. Ben de susardım. Bana çok eziyet ederdi ve hatta beni döverdi.

Reklam
BU VİDEOYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
Yorum Yap

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bu konuya henüz bir yorum yapılmadı.